Acil.Net

Gül Hastalığı Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

#

Yazan, Özge Ünal
07.05.2020 18:00

Hastalıklar GÜVENİLİR KAYNAK

Gül Hastalığı Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Gül Hastalığı (Pityriasis Rosea, Rozasea) Nedir? 

Gül hastalığı ya da diğer isimleriyle pityriasis rosea, rozasea sıklıkla göğüs, sırt veya karında büyük dairesel bir leke olarak başlayan kaşıntılı bir döküntüsüdür. Haberci yama ya da haberci döküntü olarak adlandırılan ilk nokta, en fazla 10 santimetre büyüklüğünde olabilmektedir. Daha küçük döküntüler, genellikle ağaç dallarının düşmesine benzeyen bir biçimde kümelenmektedir.

Bazı insanlar döküntüler ortaya çıkmaya başlamadan önce ateş, yorgunluk, baş ağrısı, boğaz ağrısı ve iştahsızlık yaşayabilmektedir. Hamile kadınlar, küçük çocuklar ve koyu renkli tenli insanlar, döküntü ile birlikte küçük yuvarlak sivilceler veya kabarcıklar gelişebilmektedir. Bazı insanlar ise tek değil de iki adet haberci döküntü fark edebilmektedir. 1

Gül hastalığı en çok 10 ila 35 yaş arasındaki insanları etkilemektedir. Bu hastalığın kesin nedeni bilinmemekle birlikte, bir virüs tarafından tetiklendiği düşünülmektedir. Pek çok cilt durumundan farklı olarak, gül hastalığı mantar, bakteri veya alerjik bir reaksiyon göstermemektedir.

Gül hastalığı bulaşıcı değildir ve genellikle zararsızdır, ancak nadir durumlarda hamile kadınlarda erken doğum ya da düşük gibi ciddi sorunlara neden olabilmektedir. Benzer belirtiler antibiyotikler ve aynı zamanda tinea versicolor, bademcik, sedef hastalığı veya frengi gibi diğer cilt rahatsızlıklarından kaynaklanabileceği için döküntünün nedenini belirlemek önemlidir. 2 


Gül Hastalığı (Pityriasis Rosea, Rozasea) Belirtileri 

Gül hastalığı başlangıcı döküntülerle ortaya çıkan bir cilt rahatsızlığı olduğu için kolayca fark edilmektedir. Doktorlar ve dermatologlar, gül hastalığının farklı aşamalardan geçtiğini anlamanın, insanları belirtilerle mücadele etmeye daha iyi hazırlayabileceğini söylemektedir.

Gül hastalığı döküntüsü daha sonraki aşamalarda ayırt edici bir görünüm ve şekil almaktadır. İlk aşamada ise yayılmayan bir rahatsızlık olarak bilinmektedir. Döküntüler ve kızarıklıklar genelde 10-30 yaş arasındaki insanları etkilemektedir. Belirtilerin görüntüsü benzer diğer cilt koşullarıyla aynı olabileceği için yanlış yorumlanma ihtimali her zaman bulunmaktadır.

Örnek vermek gerekirse, egzama, sedef hastalığı, belirli bir ilaca tepki, folikülit (bir veya daha fazla kıl folikülünün enfeksiyonu ve iltihabı), pitriyazis rubra pilaris (tüm vücudu kapatabilecek potansiyele sahip olan nadir bir hastalık) ve pitriyazis lichenoides kronika (küçük sivilceli yumrularla dolu bir döküntü) gibi hastalıklarda oluşan döküntüler gül hastalığı döküntülerine benzeyebilmektedir. 3

Gül Hastalığı Aşamaları

Gül hastalığı nasıl anlaşılır? Tüm cilt hastalıklarının farklı aşamaları bulunmamaktadır, ancak gül hastalığı aşamalara sahip bir hastalıktır, bu da insanların durumlarını anlamalarına genellikle yardımcı olmaktadır. Bu cilt durumunun neye benzediğine dair net bir fikir edinmek için gül hastalığının farklı aşamalarını şöyle sıralamak mümkündür:

Gül Hastalığı Başlangıcı ya da İlk Aşama Belirtileri

Kişi cildinde bir döküntü görmeye başlamadan birkaç gün boyunca kendini hasta hissedebilmektedir. Diğer belirtiler ise şunlardır:

  • Göbek ağrısı 
  • Hazımsızlık 
  • Ateş 
  • Orta şiddetli baş ağrısı 
  • İştahsızlık 
  • Eklem ağrısı 

Bu belirtiler döküntü oluşmaya başladıktan sonra ortadan kaybolmaktadır. 4

Haberci Döküntü Aşaması

Büyük pembe veya somon renkli bir döküntü ya da yama ilk göze çarpan belirtidir. Bu döküntüye haberci döküntü ya da lezyon da denebilmektedir. Göğüs, boyun veya sırtta görülmektedir. Muhtemelen oval bir şekil ile başlamakta ve birkaç gün içinde ise büyümektedir. Bazı durumlarda, kafa derisi, yüz veya cinsel organlarda da ortaya çıkabilmektedir. Birçok kişi bu döküntüleri dalları sarkan bir ağaca benzetmektedir. 5

Döküntü Aşaması

Haberci döküntüyü takip eden diğer döküntüler de ortaya çıkmaya başlamaktadır. Haberci döküntünün ortaya çıkmasından birkaç gün sonra diğer döküntüler görülebilmektedir. Döküntü genellikle 0.5 ile 1.5 santimetre uzunluğunda, küçük, kabarmış, pullu yamalardır. Sırt, göğüs, boyun, kollar ve üst uyluklarda olabilir, ancak normalde durumlarda yüz bölgesinde ortaya çıkmamaktadır. Açık tenli insanlar pembe veya kırmızımsı yamalar dökerken koyu tenli insanlar koyu kahverengi veya hatta gri renkli yamalar dökebilmektedir.

Gül hastalığı belirtileri her ne kadar rahatsız edici görünse de, döküntüler herhangi bir iz bırakmamaktadır. Diğer yandan, döküntüler acı verici değildir, ancak kaşınması durumunda çizildiği için acı verebilmektedir.

Her gül hastalığı vakası kişiye özel olabilmektedir ancak bu rahatsızlık verici cilt durumu genellikle 6 ile 12 hafta arasında sürmektedir. Bazı insanlar soluk renkli izlerin birkaç ay boyunca kaldığını fark edebilmektedir. Bununla birlikte, sonunda bu izler kaybolmakta ve cilt normale dönmektedir. 6


Gül Hastalığı (Pityriasis Rosea, Rozasea) Nedenleri 

Gül hastalığı oldukça çok fazla kişiyi etkileyen, yaygın bir cilt durumudur. Durum çoğunlukla, 10-40 yaş arasındaki büyük çocuklar ve genç yetişkinlerde görülmektedir. Diğer yandan, gül hastalığı yaşlılar ve bebekler arasında nadir olarak yaşanmaktadır.

Gül hastalığının en net belirtisi vücudu saran döküntülerdir. Bunu takiben göğüs, sırt, kol ve bacaklara kırmızı, pul pul dökülmüş, kaşıntılı bir döküntü yayılmaktadır. Kadınlar erkeklere oranla biraz daha yüksek risk altındadır. 7

Gül Hastalığı Bir Enfeksiyon mudur?

Gül hastalığı neden olur? Gül hastalığının kesin nedeni henüz bilinmemektedir. Diğer yandan, bu durumun viral bir enfeksiyon sonucu ortaya çıkabileceğinin düşünülmesine neden olan bazı faktörler bulunmaktadır.

Bu düşüncenin nedenleri, pitriyazis rosea hastalığının epidemiklerde (salgınlarla ilgili) görülme eğilimi göstermesi ve özellikle ilkbahar ya da sonbahar mevsimlerinde çok daha fazla kişiyi etkilemesidir. Bu nedenle, gül hastalığından bir enfeksiyöz ajanın sorumlu olduğu anlamı çıkabilmektedir. 8

Buna ek olarak, tekrarlanması daha nadir yaşanmaktadır ve bu durum döküntüsü olmuş kişilerin durumdan sorumlu enfeksiyöz ajana uzun süreli bağışıklık geliştirmiş olabileceği anlamına gelebilmektedir.

Gül hastalığının arkasında bulaşıcı bir ajan olabileceğinin bir diğer önemli işareti, hastaların % 50’sinden fazlasının döküntüler yaşamadan önce kendini kötü hissetme belirtileri göstermesidir.

Gül hastalığı döküntüleri öncesi yaşanan genel rahatsızlık hissi (prodromal belirtiler olarak da adlandırılır), diğer viral enfeksiyon vakalarında sıklıkla görülmektedir.

Hastalığın seyri de kızamık veya su çiçeği gibi diğer viral enfeksiyonlara çok benzemektedir. Sonuç olarak, gül hastalığı sorumlusunun viral bir enfeksiyon olduğuna dair çalışmalar hala devam etmektedir. 9

Diğer Nedenler

Bazı çalışmalar, bir virüsün gül hastalığına neden olabileceğini önermektedir. Elektron mikroskobunda görülen viral değişiklikler ve virüs parçacıkları fark edilmiştir. Bununla birlikte, virüslere karşı antikorların kan testleri veya virüsler için polimeraz zincir reaksiyonu gibi özel testler, duruma neden olan spesifik bir virüsün saptanması için pozitif bir sonuç vermemiştir.

Bazı çalışmalar, gül hastalığının İnsan Herpes Virüsü 6 ve 7 sonucu ortaya çıktığı üzerine odaklanmaktadır. Bu duruma neden olan ajanlar olarak düşünülmesi gereken diğer enfeksiyonlar arasında Legionella pneumophila (Lejyoner hastalığına neden olmaktadır), Chlamydia pneumoniae ve Mycoplasma pnömonisi sayılabilmektedir. Ancak, bunlar henüz kanıtlanmamıştır. 10

Bazı çalışmalar, bazı ilaçların ilaca bağlı gül hastalığına yol açabileceğini ileri sürmektedir. Bu ilaçlar arasında aşağıdakiler bulunabilmektedir:

  • barbituratlar (sakinleştiriciler) 
  • bizmut 
  • kaptopril (yüksek tansiyonda kullanılır) 
  • altın tedavisi (romatoid artritte kullanılır) 
  • metronidazol (antibiyotik) 
  • D-penisilamin (bazı zehirlenmelerde kullanılan kenetleme maddesi) 
  • izotretinoin (anti-aging) 11

 

Gül Hastalığına Ne İyi Gelir? 

Pityriasis rosea yani gül hastalığı, genel popülasyonda yaygın olan cilt hastalıklarıdır ve son yıllarda Noel ağacı döküntüsü olarak bilinir hale gelmiştir.

Birçok kişi rosaceaya aşinadır; yüzünde kırmızı lekelerle karakterize, kronik, iyileştirilemeyen bir cilt rahatsızlığı olarak bilinir, ancak pityriasis rosea pekiyi bilinmemektedir. Rosacea gibi, pityriasis rosea da kırmızı lekeler üreten cilt bir problemidir. Rosea Latince sözcükten gelir ve gül renklidir. Benzerlikler bittiği yer de burasıdır.

Pityriasis rosea yani gül hastalığında sırt, göğüs veya boyun en sık semptomların görüldüğü yerler olup minik pullarda soyulma eğilimindedir. Pityriasis, kepek için kullanılan Yunanca bir kelimedir. Bu durumda, cildin soyulması veya düşmesi sonucu oluşan lezyonlar cildin pul pul dökülmesidir. 12

 

Gül Hastalığı (Pityriasis Rosea, Rozasea) Tedavisi

Gül hastalığı kırmızı, pul pul ve sıklıkla kaşıntılı olan cilt lezyonlarıyla ortaya çıkan, yaygın olarak yaşanan bir cilt hastalığıdır. Durum genellikle 10 ile 40 yaş arasındaki insanları etkilemektedir ve kadınlarda erkeklere oranla biraz daha yaygındır.

Çoğu durumda, belirtiler 4-8 hafta veya en fazla 3 ay içinde kendiliğinden düzelmektedir. Gül hastalığı nasıl geçer? Genellikle de, özel bir tedaviye gerek yoktur. Tedavilerim esas olarak amacı kaşıntı gibi belirtilerin hafifletilmesi veya sekonder bakteriyel enfeksiyonların veya diğer komplikasyonların önlenmesine yöneliktir.

Gül hastalığı tedavileri seçenekleri arasında cilt nemlendiricileri veya yumuşatıcıları, kortikosteroid içeren kremler ve benzeri maddeler bulunmaktadır. 13

Cilt Nemlendiriciler veya Yumuşatıcıları

Cilt nemlendiriciler veya yumuşatıcıları cildi nemlendiren veya yatıştırmayı hedefleyen cilt kremleridir. Bu yöntem, kaşıntıdan kurtulmaya yardımcı olmaktadır. Cilt nemlendiricilerini merhemler ya da losyonlar formunda edinmek de mümkündür.

Bazı kişilere nemlendirici özelliği olan sabunlar reçete edilebilmektedir. Normal sabunlar sert olmalarından ötürü tahrişe yol açabilmekte ve yağ tabakasını cilt üzerinde temizleyebilmektedir. Hastalara bu sabunlardan kaçınmaları ve daha yüksek nemlendirici veya yumuşatıcı içerikli sabunlar kullanmaları önerilmektedir. Bunlar sıklıkla kaşınmayı gidermek ve cildin kuruluğunu önlemek için uygulanmaktadır.

Nemlendirici veya yumuşatıcılar cilde nazikçe uygulanmalıdır ve kuvvetlice cilde sürtme gibi olası bir tahriş edici durumdan kaçınılmalıdır. 14

Kortikosteroid İçeren Kremler

Bu ilaçlar iltihaplanmayı azaltmayı amaçlamaktadır. Bu ilaçların çoğunun doktor tarafından reçete edilmesi gerekmektedir. Yumuşatıcılar yardımcı olmazsa, kortikosteroidler verilmektedir. Kortikosteroidler, insan vücudundaki adrenal bez tarafından üretilen sentetik bir hormondur. Kızarıklık ve iltihaplanmanın neden olduğu kaşıntıyı azaltarak hastaya yardımcı olmaktadırlar.

Kremler, günde bir veya iki kez cildin etkilenen bölgelerine hafifçe uygulanmalıdır. Steroid kremler bir hafta boyunca reçete edilmez ve genellikle orta seviye bir dozaj önerilir. Bunun nedeni, aniden kesildiğinde iltihaplanma gibi komplikasyonlara yol açabilme riski olmasıdır. Diğer yandan, bazı insanlar ilaçları ilk uyguladıklarında hafif bir yanma ya da batma hissi yaşayabilmektedir. Bu genellikle geçici bir yan etkidir ve zamanla geçmektedir. 15

Antihistamin İçeren Haplar

Antihistaminler kaşıntıyı azaltabilecek antialerji ilaçlarıdır. Bu sınıfın en yaygın ilaçları Hidroksizin veya klorfenamin olarak bilinmektedir.

Klorfenamin gibi birinci nesil antihistaminikler sedasyon ve uyuşukluğa neden olmaktadır ve daha önce alerjiler için kullanılmıştır. Bunlar gül hastalığı olan hastaların daha iyi uyumalarına yardımcı olabilmektedir. Bununla birlikte, hastaların bu ilacı kullanırken ağır makine kullanmamaları önerilmektedir. 16

Ultraviyole B Işınları Tedavisi

Gül hastalığı olan ve hiçbir tedavi neticesinde olumlu bir yanıt alamayan kişiler için UV B ışık tedavisi önerilebilmektedir. Bu yöntem, etkilenen cildi bir dermatolog veya cilt uzmanının gözetiminde, düzenli aralıklarla birkaç dakika UV B ışınlarına maruz kalmayı içermektedir. Doğal güneş ışığına maruz kalma da yararlı olabilmektedir ancak bu durum, güneş yanıklarına neden olabilir, uzun vadede de cilt kanseri gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilmektedir.

Diğer İlaçlar

Diğer ilaçlar arasında, herpes enfeksiyonlarında kullanılabilecek antiviral bir ilaç olan asiklovir bulunmaktadır. Döküntüler üzerinde ikincil bakteri enfeksiyonun gelişmesi durumunda enfeksiyonları tedavi etmek için antibiyotiklere ihtiyaç duyulabilmektedir. 17

 

KAYNAKLAR

1-) Raymond L. Garcia, MC, (1976). Vesicular Pityriasis Rosea

https://jamanetwork.com/journals/jamadermatology/article-abstract/535757 

2-) F. Drago, MD and A. Rebora, MD, (2009). Treatments for Pityriasis Rosea

https://www.skintherapyletter.com/dermatology/pityriasis-rosea/ 

3-) Lenis M. González MD, et al. (2005). Pityriasis rosea: An important papulosquamous disorder

https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1111/j.1365-4632.2005.02635.x 

4-) Jerome M. Parsons. (1986). Pityriasis rosea update: 1986

https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0190962286701515 

5-) Drago F., et al. (1997). Human Herpesvirus 7 in Patients with Pityriasis rosea

https://www.karger.com/Article/Abstract/245991 

6-) Francesco Brocollo, et al. (2004). Additional Evidence that Pityriasis Rosea Is Associated with Reactivation of Human Herpesvirus-6 and -7

https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0022202X15323125 

7-) Yetunde Olumide. (1987). Pityriasis Rosea in Lagos

https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1111/j.1365-4362.1987.tb00907.x 

8-) Antonio AT Chuh, et al. (2007). Interventions for pityriasis rosea

https://www.cochranelibrary.com/cdsr/doi/10.1002/14651858.CD005068.pub2/abstract 

9-) Kenneth A Arndt, et al. (1983). Treatment of Pityriasis Rosea With UV Radiation

https://jamanetwork.com/journals/jamadermatology/article-abstract/544100 

10-) Jerome M. Parsons. (1986). Pityriasis rosea update: 1986

https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0190962286701515

11-) LEONARD W. BUNCH, M.D.; JOE C. TILLEY, M.D. (1961). Pityriasis RoseaA Histologic and Serologic Study

https://jamanetwork.com/journals/jamadermatology/article-abstract/526831 

12-) Imamura S., et al. (1985). Atypical Pityriasis rosea

https://www.karger.com/Article/Abstract/249476 

13-) Mehmet Harman, et al. (1998). An epidemiological study of pityriasis rosea in the Eastern Anatolia

https://link.springer.com/article/10.1023/A:1007412330146 

14-) I. Ahmed, R. Charles‐Holmes. (2008). Localized pityriasis rosea

https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1046/j.1365-2230.2000.00723.x 

15-) Wolf R, Wolf D, Livni E.c. (1985). Pityriasis rosea and Ketotifen

https://www.karger.com/Article/Abstract/249451 

16-) Truhan AP. (1984). Pityriasis rosea.

https://europepmc.org/article/med/6731238 

17-) F. Drago, MD and A. Rebora, MD, (2009). Treatments for Pityriasis Rosea

https://www.skintherapyletter.com/dermatology/pityriasis-rosea/

Benzer Makaleler

Yorum Yapın